Bir zamanlar, yeryüzünden gizlenmiş, sislerle örtülü bir ormanın içinde Gümüş Kanat adında bir baykuş yaşardı. Gümüş Kanat’ın tüyleri ay ışığında parlar, gözleri yıldız gibi ışıldardı. Bu ormanın adı kimse tarafından bilinmezdi çünkü bir kez giren bir daha çıkamazdı. Ama Gümüş Kanat ormanın her köşesini bilir, kaybolanlara rehberlik ederdi.
Bir gün, ormana küçük bir çocuk girdi. Adı Elif’ti. Annesinin kaybolan kolyesini bulmak için evlerinden uzaklaştıktan sonra yanlışlıkla bu gizli ormana adım atmıştı. Ağaçlar sık, sessizlik yoğundu. Elif korkmuştu ama ağlamadı. Çünkü annesi ona şöyle demişti: “Korktuğunda cesur olmak, cesaretin kendisidir.”
Elif yürümeye devam etti. Derken bir ağaçtan “Huuhuu” sesi duydu. Başını kaldırdı. Gümüş Kanat, bir daldan ona bakıyordu.
“Senin burada ne işin var küçük insan?” diye sordu Gümüş Kanat.
“Elmas gibi parlayan bir kolyeyi arıyorum. Anneme ait. Ormana yanlışlıkla girdim.”
Gümüş Kanat gözlerini kırpıştırdı. “Kolyeni bulmana yardım ederim. Ama bu ormandan çıkabilmek için bir kalbin neyle dolu olduğunu kanıtlamalısın.”
Elif ne anlama geldiğini bilmiyordu ama başını salladı. Gümüş Kanat kanatlarını açtı ve “Takip et!” dedi.
Birlikte derin vadilerden geçtiler, ışıltılı mantarların arasında yürüdüler. Her adımda orman daha da tuhaflaşıyordu. Ağaçlar konuşuyor, taşlar yer değiştiriyordu. Derken bir göletin kenarına geldiler. Suyun içinde Elif’in annesinin kolyesi parlıyordu. Ama etrafı siyah dikenlerle çevriliydi.
Gümüş Kanat, “Bu gölet, kalbin yansımasını gösterir. Eğer niyetin bencilse dikenler seni durdurur,” dedi.
Elif derin bir nefes aldı. “Bu kolyeyi almak istiyorum çünkü annemi mutlu etmek istiyorum. Onu üzdüm, ama onu seviyorum.”
Tam o anda dikenler geri çekildi. Elif kolyeyi alıp göğsüne bastı. Suya baktığında kendini değil, annesinin gülümseyen yüzünü gördü.
“Kalbin doğru yerde,” dedi Gümüş Kanat. “Şimdi eve dönme zamanı.”
Birden ormanın sisleri açıldı, Gümüş Kanat kanat çırptı, Elif’in etrafı ışıkla doldu… ve gözlerini açtığında kendini evinin kapısında buldu.
Annesi şaşkın ama mutlu bir şekilde kapıyı açtı. Elif kolyeyi uzattı.
“O kadar kıymetli ki,” dedi Elif. “Ama en kıymetlisi senin yanında olmakmış.”
O günden sonra Elif ormanın adını hiç söylemedi. Ama bazen geceleri pencereden bir baykuş sesi duyduğunda hafifçe gülümsedi. Çünkü bazı yerler sır olarak kalmalıydı.