Bir zamanlar, bütün kitapların en çok okunduğu, tozlu sayfaların bile pırıl pırıl parladığı büyük bir şehir kütüphanesinin en kuytu köşesinde, diğer kitap kurtlarına hiç benzemeyen minik bir kurtçuk yaşardı. Adı Mimo'ydu.
Diğer kitap kurtları, bir kitabın içinde doğar, o kitabın hikayesiyle beslenir ve asla oradan ayrılmazdı. Onlar için, dış dünya sadece bir efsaneydi. Oysa Mimo, her gece rüyasında gökyüzünde süzülen, dev e-kitap okuyucularını görüyordu. Mimo'nun hayali, tek bir kitabın içinde kalmak değil, bütün hikayeleri okumaktı.
Mimo’nun vücudu, diğer kurtlar gibi bembeyaz ve yumuşak değildi. Mimo, okuduğu her kitaptan bir parça almıştı. Başındaki antenler, bilim kitaplarından aldığı için hafifçe fosforlu mavi renkte parlıyordu. Altı minik ayağı, tarih atlaslarından aldığı kahverengi deri gibi sağlamdı. Ve en önemlisi, sırtında şiir kitaplarının ince, zarif ipek sayfalarından yapılmış şeffaf kanatlar vardı.
Mimo, uçmayı denediğinde, kanatları sadece titriyordu. Uçabilmek için, sıradan bir kurtçuğun gücünden fazlasına ihtiyacı vardı: Bilgi Gücü'ne.
Bir gün, kütüphanenin baş raflarına yerleştirilmiş, yeni gelmiş, kalın kapaklı bir Kodlama ve Robotik kitabının kokusunu aldı. Bu kitapta, onu bir anda çeken bir şey vardı. Mimo, kitabı usulca kemirdi ve o sayfaların içerdiği mantığı, algoritmaları ve problem çözme yeteneğini özümsemeye başladı.
Kitabı bitirdiğinde, Mimo'nun mavi antenleri daha parlak, kanatları ise anlık bir enerjiyle dolmuştu.
Mimo, sırtındaki ipek kanatlarını hızla çırptı, "Döngü Başlatıldı!" diye fısıldadı ve... uçmaya başladı!
Mimo, kütüphanenin tavanına doğru süzülürken, altta kalan, tek bir kitabın içinde hapsolmuş diğer kurtlar şaşkınlıkla onu izliyordu. Mimo, kütüphanedeki en yüksek, en modern Tablet Kitap rafına kondu.
Burada, hikayeler artık kâğıt üzerinde değil, parlak
ekranlarda sürekli değişiyordu. Mimo, bu yeni, elektronik dünyaya tereddütsüz daldı. Ekranın içindeki metinler arasında kayıp gitti. Bir saniye Çin mitolojisindeydi, diğer saniye Mars'a iniş yapan bir astronotun yanında. Mimo, bilgiyi süratle okuyor ve her yeni cümleyle biraz daha hızlanıyordu.
Mimo, sadece okumakla kalmadı; uçuş yeteneğini kullanarak, yanlış yerleştirilmiş, unutulmuş kitapları bularak, onları ait oldukları raflara taşıyan küçük bir "Bilgi Kuryesi" haline geldi. Kütüphanedeki karmaşık bir sistemi çözerek, en çok ihtiyaç duyulan hikayenin, arayan çocuğa anında ulaşmasını sağlayan bir "Canlı Algoritma" oldu.
Ve böylece Uçan Kitap Kurdu Mimo, modern dünyada bir masal kahramanı oldu. O, bize bilginin sadece kâğıtta değil, her yerde olduğunu; hayallerimize ulaşmak için ihtiyacımız olan gücün, sadece okumakla değil, okuduğumuzu birleştirip uygulamakla elde edildiğini gösterdi.